Veglio Angelo Barolo

Veglio Angelo Barolo DOCG 2013

Önder hoca yaptığı tadımı ve içtiği İtalyanları o kadar renkli anlattı ki kendimi Piemonte’ye uçarken buldum, tanenli hayal alemlerinde elbette… Barolo içmenin farzları üzerine çok durmayacağım, benden yüzlitrelerce ve şişelerce ileride olan arkadaşlar var ki şahane yazıp paylaşıyorlar, onlara ince işçiliği bırakıp tattığım bir şarabı dilim döndüğünce anlatmaya çalışacağım.

Oz Clarke’ın, bulunduğu ortamlarda şarap açıldığında, işlem mekanın öbür ucunda gerçekleşse bile, kokuyu aldığını ve şarap iyiyse çat diye söylediği rivayet edilir. İstisnai damaklı bu arkadaş hakkında başka rivayetler de var, fakat biz sıradan ölümlülerin başına bu tarz ‘malum olmalar’ kolay kolay gelmiyor. Lakin Angelo’nun tıpasını yuvasından yavaşça ayırdığımda ve kıymetli muhteviyatını decantera aktardığımda koku buram buram geldi, wow oldum, acaba beklediğimden daha acayip bir şey mi geliyordu?

Net kırmızı meyveler, böyle hem ekşi – vişne, hem de ‘meyhoş’ kategoriden, tam olgunlaşmamış ahududu kızılcık belki, arkadan burnu zorlayan bir pas veya kan kokusu (ki damakta da devam edecek), toprağımsı çamurumsu nüveler de eksik değil, bütününde güçlü, asiditeyi ve taneni müjdeleyen bir koku. Renk açık kiremit ve karmin arası, çok hoş, insanın adeta rengi içesi geliyor…

Biraz durması gerektiğini farkındayım ancak şarap söz konusu olunca ön sevişme her zaman makbul olmuyor, kaldı ki ‘straight out of the bottle’ tadı da önemli ipuçları veriyor şaraba dair. Bizim tarzımız şu, açıp 100cl kadar koyuyoruz – kokuyu da almaya yeterli olacak kadar yani, bardağınıza bağlı olarak. (Klasik Nude Stem Zero kullanıyoruz, kirlideyseler tadımlık Riedellara geçiyoruz.) Evirip, çevirip koklayıp tadıp kenara koyuyoruz. Elbette şarabın biraz havalanmaktan fayda göreceğini düşündüğümüz durumlarda, yoksa ver gazı gitsin, fakat biraz hava almak her şeye iyi geliyor kanımca, bazen kendinizi odadan evden dışarı atma arzusunu düşünün.

Velhasılkelam, burundaki coşkuyu damakta da beklediğimiz için biraz hayal kırıklığı yaşıyoruz, her şey mevcut, meşur gül kurusu, mantar (trüf mü yazsaydım acaba) da ekleniyor, metalik, okside taraf, meyveler biraz daha kırmızı, kuvvetli, fakat arkadaş bu ne tanen bu ne damak kamçısı! Ağzımızda orta sıklet boks maçı yaşanıyor, hareketli ve ataklı, bol yumruklu, insanın destur diyesi geliyor. Şimdi cehaletimi gidermek için karıştırdığım literatüre göre bu bölge - La Morra’dan meyvesi daha önde, taneni asiditesi daha uslu örnekler çıkıyor, ama durum bu değil. Erken açtık sanırım diyorum ve gülüşüyoruz, tüh gitti güzelim 2001 Bartollo Mascarello!!! (yılı tutturdum mu Önder😊)

Toparlayacak olursak, bu bir Barolo (10-15 tane içmişliğim var sanırım tümevarımım kabul edilir) ve Barolo’dan beklediğiniz her şeyi size güzelce sunuyor, o kadar derin, kompleks veya düşündürücü değil, çizgileri kalın, köşeleri keskin, lakin yeterince nitelikli, tanenli, meyvesi yerinde, içimi kolay denemez fakat bu tarzı seven için zevkli bir şarap. Üretici pek tanınmayan, küçük bir üretici. Jenerik Barolo diyebilirsiniz isterseniz ancak hiçbir şekilde, verdiğiniz para düşünülürse, sizi üzmüyor. Ha ne kadar verdin hacı abi derszeniz, 10 pound, ama dükkan ederi – bulabilirseniz 18-20 civarı. Nasıl bulduğumun hikayesini isterseniz anlatırım ancak kendime sözüm var – daha az edebiyat daha çok şarap yazacağım.

Bahçeye hava almak için çıkıp 10 dakika kaldığımızda şarabın derecesi 10’lara düşüyor ve bu kez adeta içilmez oluyor. (Çok bahsi geçmiyor ancak şarabın içilme derecesi hayati önemde. Şaka etmiyorum, bazen bir-iki derece büyük tat veya algı varyasyonlarına yol açabiliyor.) Sonra içeri tekrar girip filme dalıp (You Will Be My Son – Giles Legrand, ne kadar tavsiye etsem azdır) şarabı bir yarım saat sonra tekrar tattığımızda bu kez daha da sakinleşmiş buluyoruz, ilginç, acaba ne kadar dinlenmeliydi?

Eğer bilinçli yaklaşıp daha kuvvetli bir yemekle içseydik muhtemelen daha çok zevk alırdık. Fakat iki şişe daha var, birini yatıracağım, diğerini de yemeyip yanında yatacağım, bizim ufaklığın her akşam farklı pelüş oyuncağını seçip ona sarılarak uyuması gibi, canım Barolom 😉

Daha çok yazma niyetimi bu karışık ve uzun ayda gerçekleştiremedim, fakat Şubattan ve Marttan umutluyum, virüsün beli de kırılırsa belki karşılıklı Baroloları Foca Karalarını yudumlarız. Ocak yazımı burada noktalıyorum. Herkese güzel şaraplı, iyi hafta sonları. 🍷😊

Şarap ve Romantizm